icon

Getting all of the Nutrients you need simply cannot be done without supplements.

Nam libero tempore, cum soluta nobis eligendi cumque quod placeat facere possimus assumenda omnis dolor repellendu sautem temporibus officiis

+1 599 162 4545

5689 Lotaso Terrace, Culver City,
CA, United States

Tüm hastalıklar bağırsakta mı başlar?

2000 yıl önce, modern tıbbın babası Hipokrat, tüm hastalıkların bağırsakta başladığı fikrini ortaya attı. Aslında bütün hastalıklar değil, fakat birçok kronik metabolik hastalığın bağırsakta başladığına dair kanıtlar var.

 

Bağırsakta yaşayan bakteriler ve bağırsak duvarının bütünlüğü sağlığımızı etkiliyor.1 Birçok çalışmaya göre endotoksin denilen istenmeyen bir  bakteri ürünü bağırsak duvarını geçerek kan dolaşımına karışıyor.2 Bağışıklık sistemimiz bu yabancı molekülleri tanıyor, onlara saldırıyor ve sonuçta kronik inflamasyon (yangı) ortaya çıkıyor.3

Bazıları, bu beslenmeyle uyarılan inflamasyonun insülin ile tip 2 diyabet ve obezitenin itici faktörü olan leptin direncini tetikleyebileceğini varsayıyor. Hatta karaciğer yağlanmasının sebebinin de bu olduğuna inanılıyor. En azından, inflamasyon çok ciddi sorunlarla ilişkilendiriliyor.4,5,Her şeye rağmen bu alandaki çalışmalar hızla gelişiyor ve güncel teoriler gelecekte yenilenmiş olabilir.

Kronik inflamasyonun (yangı) etkileri

İnflamasyon, bağışıklık sisteminin yabancı istilacılara, toksinlere ve hücre hasarlarına verdiği tepkidir. Amacı vücudun bu istenmeyen istilacılara saldırısına yardım etmek ve hasarlanan yapıların onarımına başlamaktır.

Böcek ısırığı ya da yaralanma gibi akut (kısa dönemli) inflamasyon genel olarak iyi bir şeydir. İnflamasyon olmasa bakteri ve virüs gibi patojenler vücudu teslim alır, hastalık hatta ölüme neden olabilir.

Bununla birlikte kronik, düşük seviyeli veya sistemik olarak bilinen diğer bir tipteki inflamasyon, uzun dönemde olur olmadık yerde hücrelere saldırdığı ve tüm vücudu etkilediği için zararlı olabilir.7,8 Örneğin koroner arterler gibi kan damarları, beyindeki yapılarla birlikte alevlenebilir.9,10

Kronik sistemik inflamasyonun; obezite, kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, metabolik sendrom, Alzheimer ve depresyon gibi en önemli sağlık sorunlarının önde gelen iticilerinden biri olduğunu artık biliyoruz.11,12,13,14,15,16 

Endotoksinler ve geçirgen bağırsak

Bağırsaklarımız, bağırsak florası olarak bilinen trilyonlarca bakteri barındırır.17 Bunların bazıları yararlı bazıları da yararlı değil. Sonuçta bu bağırsak bakteri kompozisyonu fiziksel ve mental sağlığınızı büyük oranda etkileyebilir.18

Bağırsakta bulunan bazı bakterilerin (gram-negatif bakteri) hücre duvarında endotoksin olarak da bilinen lipopolisakkaritler (LPS) bulunur.19,20 Bu maddeler hayvanlarda bağışıklık tepkisine neden olabiliyor. Akut bakteriyel inflamasyon sırasında LPS’ler ateşe, depresyona, kas ağrısına ve hatta septik şoka neden olabilirler.21 LPS’ler bazen de yemek sırasında ya da hemen sonrasında bağırsak duvarını geçerek kana karışırlar.22,23

Endotoksinler yağlarla birlikte dolaşım sisteminde taşınabildiği gibi, bağırsak duvarındaki zararlı maddelerin geçişini önlemesi gereken dar katmandan da sızabilir.24,25 Bu gerçekleştiğinde bağışıklık hücrelerini harekete geçiriler. Boyutları vücutta enfeksiyon ateşi oluşturamayacak kadar küçük olsa da kronik inflamasyon yaratabilecek yeterliliktedir.26,27 Bu anlamda  sızdıran/geçirgen bağırsak, beslenmeyle tetiklenen kronik inflamasyonun anahtar mekanizması olabilir.

Kandaki  endotoksin seviyeleri normalin 2-3 katına çıktığında ortaya çıkan durum metabolik endotoksemi olarak bilinir.28

Sağlıksız beslenme ve endotoksemi

Kan dolaşımına endotoksin enjekte edilen hayvan ya da insan deneklerde metabolik sendrom ve tip 2 diyabetin göstergelerinden biri olan ani insülin direnci başlangıcı gözlemlenmiş.29 Ayrıca inflamasyon tepkisinin harekete geçtiğini gösteren işaretlerde ani artışa da neden olduğu laboratuvar sonuçlarında gösterilmiş.30 Deneklerdeki artan endotoksin seviyelerinin nedeni sağlıksız beslenme olabilir.

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, uzun dönemli yüksek yağ içeren beslenme şekillerinin endotoksemi, inflamasyon, insülin direnci, obezite ve sonuç olarak metabolik hastalıklara neden olduğunu gösteriyor.26,31,32 Benzer bir şekilde, 8 sağlıklı insanın dahil olduğu 1 aylık bir çalışmada standart batılı beslenme modeli, kandaki endotoksin seviyelerini %71 yükseltirken düşük yağlı beslenmenin %31 azalttığı gözlemlenmiş.33 İnsanlar üzerinde gerçekleşen sayısız başka araştırmada saf kremalı, yüksek yağlı ve orta yağlı sağlıksız beslenme şekillerinde endotoksin seviyelerinin arttığı saptanmış.22,34,35,36,37

Yüksek yağlı beslenme ayrıca rafine karbonhidrat ve işlenmiş gıda içerdiğinden dolayı bu sonuçlar yeterince lif içeren düşük karbonhidratlı yüksek yağlı sağlıklı besinlerle genellenmemeli.

Bazı araştırmacılar rafine karbonhidratların endotoksin üreten bakteri sayısını ve bağırsak geçirgenliğini arttırdığına inanıyor.38 Maymunlar üzerinde gerçekleştirilen rafine fruktoz destekli bir diyet bu hipotezi destekliyor.39

Gluten de sinyal molekülü zonulin üzerindeki etkileri sebebiyle bağırsak geçirgenliğini artırabilir.40,41 Endotokseminin beslenmeyle olan gerçek ilişkisi henüz bilinmiyor. Aslında beslenme içeriği, bağırsak bakterilerinin düzeni gibi birden fazla faktör bu konuda belirleyici.

Birçok metabolik hastalığın bağırsakta başladığına inanılıyor ve uzun süreli alevlenme bu konuda belirleyici. Bakteriyel endotoksinlerle yaratılan inflamasyon, sağlıksız beslenme, obezite ve kronik metabolik hastalıklar arsındaki bağlantı olabilir görünüyor.