icon

Getting all of the Nutrients you need simply cannot be done without supplements.

Nam libero tempore, cum soluta nobis eligendi cumque quod placeat facere possimus assumenda omnis dolor repellendu sautem temporibus officiis

+1 599 162 4545

5689 Lotaso Terrace, Culver City,
CA, United States

Aşk hormonu oksitosin nedir? Nasıl artırılır?

Oksitosin1, tanıdık gelmedi mi? Belki de diğer adlarından birkaçını duymuşsunuzdur: Aşk hormonu, sarılma hormonu, bağlanma hormonu.

 

Oksitosin, insan bağında önemli bir rol oynar. Doğum ve emzirme sırasında da salgılanan bu hormon, ebeveyn ile bebek arasındaki bağın önemli faktörlerinden.

Sarılmak2, öpmek3, cinsel yakınlık oksitosin üretimini tetikler ve bu da yetişkinler arasındaki bağları güçlendirir. Bu etkiler nedeniyle oksitosin, ruh hali ve duygular üzerinde olumlu etkisi olduğu bilinen diğer hormonlarla4 aynı grupta anılır.

Ama oksitosin, davranışlarınızı sihirli bir şekilde değiştirmez elbette. Birine anında güvenmenizi veya aşık olmanızı sağlamaz. Zaten ilgilendiğiniz birine karşı sevgi, ilgi, memnuniyet, güvenlik, şefkat ve güven duygularını artırabilir.

Daha önce size serotonin ve dopaminden bahsetmiştim. Öyleyse bugün kontrol edemediğiniz her davranışın ardındaki duyguyu anlamak ve bunlarla ilgili hormonları dengelemek, davranış değişikliği yaratmak için iyi bir başlangıç olacaktır. Yani yıllardır veremediğiniz kilolar, bırakamadığınız sigara, vazgeçemediğiniz ama size iyi gelmeyen insanlar… Bir besin destek ürünü veya herhangi bir diyet listesi ile çözülmez.

İyileşme yolculuğunun başarısı, kişinin kendisiyle kurduğu ilişkinin eleştirel ve yargılayıcı nitelikten şefkate dönüşmesinde yatar.

Evet, vücudunuz doğal olarak oksitosin üretir ancak onu artırmak için bu 13 yolu deneyebilirsiniz:

Göz teması kurun

Bağ kurmayı öğrenmenin en önemli yolu budur. Biraz klişe olacak ama “kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek” burada çok önemli. Bu iç yolculukta inişler, çıkışlar, öfkeler, kaçışlar, zor ve kolay zamanlar olacaktır. Hiçbir şeyin hızlı olması gerekmiyor.

Birine ne kadar değer verdiğinizi söyleyin

Başkalarıyla olan duygusal bağınızı güçlendirmek mi istiyorsunuz? Onlara nasıl hissettiğinizi anlatın. Sevginizi ve şefkatinizi5 sizin için en önemli olan insanlarla paylaşmak, oksitosini birkaç şekilde artırmanıza yardımcı olabilir:

Duygularınızı sevdiklerinizle paylaşmak, çoğu zaman onların da aynı şekilde cevap vermesine neden olur.

Bir arkadaşınıza veya partnerinize onu sevdiğinizi söylemek sarılmaya, el sıkışmaya veya öpüşmeye neden olabilir.

Birine onu ne kadar takdir ettiğinizi bildirmek, her iki tarafın da olumlu duygularını artırır.

Arkadaşlarla zaman geçirin

Güçlü arkadaşlıklar, duygusal sağlığınızda büyük fark yaratabilir. Arkadaşlarınızla olmak iyi vakit geçirmenizi sağlayabilir ancak aynı zamanda sosyal olarak desteklenmiş ve dünyada daha az yalnız hissetmenize de yardımcı olur.

İşte bu oksitosin. Arkadaşlarınızın yanındayken deneyimlediğiniz iyi hisler, birbiriniz hakkında daha olumlu hissetmenize yardımcı olur ve birlikte daha fazla zaman geçirmek istemenizi sağlar.

İster belirli planları gerçekleştirin ister sadece takılmaktan zevk alın, birlikte ne kadar çok zaman geçirirseniz, bağınız muhtemelen o kadar güçlenecektir.

Mesela arkadaşınızla daha önce ikinizin de yapmadığı bir şey yapmayı deneyin. Eşsiz deneyimin üzerine bağlanmak, oksitosin salınımını da tetikleyebilir.

Masaj yapın, yaptırın

2012’de yapılan bir araştırmada6 15 dakikalık masajın sadece rahatlamaya yardımcı olmakla kalmayıp aynı zamanda oksitosin seviyesini de artırabileceğini gösteren kanıtlar bulundu.

2015 yılında yapılan araştırmalar7 ise bu bulguyu destekliyor ve genişletiyor, masaj yapan kişide de oksitosin seviyelerinin arttığını belirtiyor.

Oksitosin sizin için ne yapar? İnsanlar masaj sonrası genellikle daha az ağrı, stres ve kaygı hissettiğini söyler. Birçoğu aynı zamanda daha iyi bir ruh hali ve daha fazla rahatladığını fark eder.

Bu faydaları görmek için profesyonel bir masaj yaptırmanıza da gerek yok. Araştırmalar8 eş/partner veya sevilen birinin yaptığı masajın da işe yarayabileceğini gösteriyor.

Yoga yapın

Yoganın daha az kaygı ve stres, daha iyi uyku, gelişmiş yaşam kalitesi sağlamak dışında depresyon ve diğer olumsuz ruh hali semptomlarından kurtulmaya da katkısı olduğu biliniyor.

2013 yılında yapılan bir araştırma9yoganın oksitosin üretimini de artırmaya yardımcı olabileceğini öne sürüyor.

Bu küçük çalışma, yoganın şizofreni hastalarında oksitosini artırmaya yardımcı olup olamayacağını araştırmak amacıyla yapıldı. Çalışma sonuçlarına göre, 1 ay boyunca yoga yapan 15 katılımcının duyguları ve sosyo-mesleki işleyişi tanıma yeteneklerinde gelişmeler görüldü. Ayrıca daha yüksek oksitosin seviyelerine sahiplerdi. Araştırmacılar, bu bulgular arasında bir bağlantı olabileceğini belirtiyor.

Müzik dinleyin veya müzik yapın

Müzik zevki kişiden kişiye değişiklik gösterse de, çoğu insan müzik dinlemekten keyif alır. Muhtemelen müzikten zevk aldığınız için dinliyorsunuz ancak ruh halinizi, odaklanmanızı ve motivasyonunuzu yükseltmek gibi başka faydaları olduğunu da fark etmişsinizdir. Ayrıca müziğin oksitosinle de ilişkili bir etki olan sosyal bağlar oluşturma yeteneğini geliştirmeye yardımcı olduğu görülüyor.

Araştırmalar hala sınırlı ancak birkaç küçük çalışma, müziğin vücudunuzdaki oksitosin düzeylerini artırmaya yardımcı olabileceğini öne süren kanıtlar buldu:

2015’te dört caz şarkıcısıyla bir çalışma10 yapıldı. Şarkıcılar doğaçlama yaptıklarında oksitosin seviyeleri arttı. Araştırmacılar, doğaçlama bir performansın işbirliği, güven ve iletişim gibi güçlü sosyal davranışlar gerektirmesi nedeniyle bunun gerçekleştiğini öne sürüyor.

2009’daki bir çalışmada11 ise yatak istirahatinde müzik dinleyen 20 açık kalp ameliyatı geçirmiş hastanın, müzik dinlemeyen hastalara göre daha yüksek oksitosin seviyelerine sahip olduğu ve daha rahat hissettiği görüldü.

2003’teki bir araştırma da12 şarkı dersinden sonra tüm katılımcıların oksitosin seviyelerinin yükseldiğini gösterdi, hepsi kendilerini daha enerjik ve rahat hissettiklerini bildirdi.

En sevdiğiniz şarkıları dinlemek için bir neden daha!

Meditasyon yapın

Günlük meditasyon13 uygulaması stresi ve kaygıyı azaltmaya, ruh halinizi iyileştirmeye, kendinize ve başkalarına karşı daha fazla şefkat hissetmenize yardımcı olabilir. Bu etkiler, bağlanma hissinizi artırmaya ve başkalarıyla ilişkilerinizi güçlendirmeye yöneliktir.

Meditasyonunuzu, önemsediğiniz birine odaklayarak oksitosin üretimini de hedefleyebilirsiniz. Sevgi dolu şefkat meditasyonu, hayatınızdaki birine sevgi, şefkat ve iyi niyet düşüncelerini yönlendirmeyi ve onlara huzur ve iyilik düşüncelerini göndermeyi içerir.

Karşınızdakini gerçekten dinleyin

Aktif (veya empatik) dinleme14 güçlü sosyal etkileşimlerin ve ilişkilerin temel ilkesidir.

Bağlanma, güven ve empati duygularını birleştirmek ve artırmak, bazen birinin söylediklerini gerçekten dinlemek kadar kolay olabilir. Birine onun için önemli olan şeyleri önemsediğinizi söylemek önemlidir. Onu önemsediğinizi gösterir.

Bu nedenle, arkadaşınız veya partneriniz önemli bir şey hakkında konuşmak istediğinde, dikkatinizi dağıtabilecek her şeyi bir kenara bırakın, göz teması kurun ve tüm dikkatinizi ona verin. Bu yakın etkileşim, oksitosin salınımını tetikleyerek birbirinize daha bağlı hissetmenize yardımcı olur.

Değer verdiğiniz biriyle yemek yapın (ve yemek yiyin)

Şempanzeler üzerinde yapılan bir araştırma15 yiyecek paylaşmanın oksitosini artırabileceğini gösteriyor.

İnsanlar için de yiyecek paylaşmak, bağ kurmanın harika bir yoludur. Ortaokul veya ilkokul günlerinize geri dönün. O kurabiyeyi, meyveyi ya da atıştırmalıklarınızıpaylaşmak, sizi bir veya iki arkadaşınızla tanıştırmış ya da yakınlaştırmış olamaz mı?

Arkadaşlarla veya bir partnerleyemek hazırlamak, beslenmenin yanı sıra keyif de sağlar. Yemeği sadece paylaşmakla kalmaz, sevdiğiniz insanlarla zaman geçirmiş ve yakınlığı sağlayacak bağ kurmuş olursunuz. Unutmayın, yemek yemek de zevklidir, hem de oksitosin salgılanmasını tetikleyecek16 kadar.

Sevişin

Cinsel yakınlık17– özellikle orgazm – oksitosin düzeyini yükseltmenin18 ve sevgilinize sevginizi göstermenin önemli bir yolu.

Romantik bir partnerle seks yapmak, kendinizi ona daha yakın ve daha bağlı hissetmenize yardımcı olabilir. Seks, ruh halinizi iyileştirir ve kendinizi harika hissetmenize neden olur.Hem siz hem de partneriniz bu oksitosin desteğini alırsınız.

Sarılın

Sarılma veya sarılma gibi diğer fiziksel yakınlık biçimleri de vücudunuzdaki oksitosin üretimini19 tetikler.

Sarılma, el ele tutuşma, kucaklaşma… Partnerinizle, çocuğunuzla, arkadaşınızla, evcil hayvanınızla güzel ve uzun bir kucaklaşma için birkaç dakikanızı ayırın.

İki kişi arasındaki sarılmanın ortalama uzunluğu 3 saniye. Ama araştırmacılar harika bir şey keşfetti. Sarılma 20 saniye sürdüğünde vücut ve zihin üzerinde iyileştirici bir etkisi var.

Birisi için güzel bir şey yapın

Özverili ve nazik davranışlar da oksitosin salınımını artırır. Birine bir hediye vermek ya da yardımcı olmak, iyilik yapmak hem onları hem sizi mutlu eder. Birinin gününü aydınlatmak için yapacağınız basit bir şey20 moralinizi yükseltip sizde de olumlu hisler uyandırır. Bir sürü şey yapabilirsiniz: Zorlandığı bir konuda komşunuza yardımcı olmayı teklif etmek, hayır kurumlarına bağış yapmak, bir arkadaş ya da aileden biri için hediye kartı satın almak…

Evcil hayvanla yaşayın

Köpek aşığıysanız, size iyi haberlerim var!

Yapabiliyorsanız, yaptığınız şeyi bırakın ve köpeğinizi sevin. Hem siz hem de o kendini daha iyi hissedecek. Araştırmalar21hem köpeklerin hem de insanların okşama ve fiziksel temastan kaynaklı oksitosinde bir artış yaşadığını gösteriyor.

Bu yüzden üzgün hissettiğinizde hayvan arkadaşınızı kucaklamak çok rahatlatıcıdır. Etkileşiminizin ürettiği oksitosin, daha iyi hissetmenize yardımcı olur.

Bu araştırma yalnızca insan-köpek etkileşimlerine bakmış olsa da, elbette kedinizi/kuşunuzu/tavşanınızı sevmek ve onlara sarılmak da aynı etkiyi sağlar.

Oksitosin hormonu hakkında keşfedilecek daha çok şey var. Ama kesin olan şu ki, oksitosin faydalı olsa da tek başına bir tedavi değil. Hasar görmüş bir ilişkiyi onaramaz, size empati sağlayamaz veya kendi başına daha fazla güven duymanıza yardımcı olamaz.

İlişkilerinizde sorunlar olduğunu fark ederseniz veya sosyal ilişkilerde zorluk yaşıyorsanız, profesyonel yardım almak en iyisidir.

Kaynak: https://rezancezan.com/ask-hormonu-oksitosin-nedir-nasil-artirilir/

 

Ateşi mitolojik Tanrılardan çalıp insanlara veren Prometheus’a Zeus’un verdiği ceza neydi biliyor musunuz? Her gün yenilenen karaciğerinin bir kartal tarafından yenmesi. En büyük ceza. İste karaciğerin kendini yenileme kapasitesine ve karaciğeri olmadığında nasıl acı çekildiğine dair çok güzel bir örnek.

Glutatyon, tüm vücutta doğal olarak üretilen, özellikle karaciğer ve beyin hücrelerinde etki gösteren güçlü bir antioksidan. Sağlıklı kalmak ve hastalıklardan korunmak için gerek duyduğumuz en önemli moleküllerden biridir.1,2 Yaşlanma, kanser, kalp damar hastalıkları, bunama (demans) ve birçok kronik/dejeneratif hastalığın önlenmesinde temel öneme sahip.3

Tekrar hatırlatmak istiyorum, elbette sadece bir molekül yetmez. Sağlığımızla ilgili her konuya bütüncül yaklaşmak gerekiyor. Neden toksin birikimi oluyor, bunları nasıl almayabiliriz, toksinleri vücudumuza girdiğinde nasıl kolaylıkla atabiliriz, vb soruların yanıtlarına mutlaka bakmak gerekiyor. Yoksa geçici bir çözüm üretmiş oluruz ki hedefimiz bu değil.

Glutatyon molekülü üç aminoasitten oluşur, bunlar glisin, glutamin ve en önemlisi sülfürlü bir aminoasit olan sisteindir.

Vücudumuzdaki glutatyon yapımı yaşla birlikte ve kötü besleme, alkol, uykusuzluk, ilaçlar, çevresel toksinler ve stres gibi bir dizi faktörle azalır. Bu yüzden dışarıdan alınması gerekir. Laboratuvarda özel yöntemlerle hazırlanan bir biyoteknoloji ürünü olan Glutatyon, 30 yıldır takviye olarak kullanılıyor. Kişisel görüşüm, dışarıdan takviye etmek yerine, içeride glutatyon yapımını artırmaya çalışmak çok daha sağlıklı bir yol.

Glutatyonun intravenöz (damar içi), topikal (cilde sürülerek) veya bir inhaler yardımı ile solukla alınan formları var. Ayrıca kapsül ve sıvı formda oral takviye (ağızdan) olarak da alınabilir. Lakin, protein yapıda olduğu için mide asidine dayanıklı değildir. Eğer oral yolla alım tercih edilecekse lipozomal dediğimiz mide asidine dirençli formların kullanılması daha uygun olur.

Glutatyonu doğal yollarla da alabiliriz. Kuşkonmaz, avokado, ıspanak, bamya, brokoli, kavun, domates, havuç, greyfurt, portakal, kabak, çilek, karpuz gibi besinler glutatyon yönünden zengindir.

Ağızdan da alınsa, damardan da alınsa glutatyon kısa etkili bir üründür. Düzenli alınması etkinliğinin görülmesi açısından faydalı olur. O yüzden de bu ürünün bir protokolü yoktur. Tekrar belirtmeliyim, içerideki üretimi artırmak her zaman ilk hedef olmalı.

Vücutta glutatyon sentezinde görevli olan diğer maddeler ise şunlardır: Selenyum, N-asetil sistein (NAC), metilasyonu destekleyen vitaminler (biotin, B2, B6, B9 ve B12 gibi), Alfa lipoik asit (ALA), SAM-e, Magnezyum ve Silimarin. O yüzden birlikte alınması veya içeride üretimi artırmak için glutatyon yerine bu desteklerin alınması glutatyon sentezinin sağlıklı olması açısından daha önemlidir.

Glutatyon düzeyi yaşam süresi konusunda hassas bir ölçüttür. Yani glutatyon düzeyiniz ne kadar yüksekse sağlıklı ve uzun yaşam sürme ihtimaliniz o kadar yüksek görünüyor. Sağlıklı kalmak, hastalıkları önlemek ve yaşlanmanın etkilerinden korunmak, bağışıklık işlevi ve inflamasyonun kontrolü için glutatyon düzeylerinin yüksek tutulması gerekir.

Genel olarak glutatyon takviyesi güvenli olarak görülüyor. Burada önemli olan nokta ise suplementin dozu ve veriliş süresi. Klinik uygulamada çok farklı protokoller var. Kişinin ihtiyacına göre dozu, uygulama sıklığı, bazı vitamin, mineral ve enzimlerle birlikte verilmesi gibi farklı uygulamalar mümkündür. Tavsiyem uzun süreli, yüksek doz içeren glutatyon takviyesi yapılmaması yönünde.

Güçlü bir antioksidandır

Oksidatif stres, serbest radikallerin üretimi ile vücudun onlarla savaşma yeteneği arasında bir dengesizlik olduğunda ortaya çıkar. Adını sıkça duyduğunuz birçok hastalık oksidatif stresin yoğun yaşanması sebebiyle ortaya çıkıyor. Artık temiz yaşamak nerdeyse imkansız. Sürekli toksinlere maruz kalıyoruz ve bu durum hormonal bozukluklara, erken yaşta kanserlere ve daha birçok soruna sebep oluyor. Çözümlerden biri ise vücutta bulunan doğal glutatyon seviyesini arttırmak veya takviye etmek. Karaciğerimizin faz 2 dediğimiz sürecinde glutatyon miktarımız önemli.

Çok yüksek seviyelerde oksidatif stres, diyabet, obezite, kanser, romatoid artrit gibi birçok hastalığın öncüsü olabilir. Glutatyon, oksidatif stresin etkisini ortadan kaldırmaya yardımcı olur ve bu da hastalığı azaltabilir.

Journal of Cancer Science and Therapy’de yayınlanan bir makale, glutatyon eksikliğinin oksidatif stres seviyelerinin kansere yol açabilecek kadar artmasına neden olduğunu gösterdi. Ayrıca, artan glutatyon seviyelerinin, kanser hücrelerinin antioksidan seviyelerini ve oksidatif strese karşı direncini artırdığını gösterdi.

Glutatyonlar azaldığında serbest radikallere karşı korunamayız. Serbest radikaller çoğu zaman normal  hücre metabolik oksidasyonunun yan ürünleri ve toksik atıklarıdır. Anti-oksidanlar tarafından etkisiz hale getirilmediklerinde otoimmün hastalıklar, kanser ve kronik hastalıklara yol açabilir. Yani vücut yapılarına zarar verir. Glutatyona “anti –oksidan” denilmesinin nedeni serbest radikalleri yakalamasıdır. Antioksidanların dengede alınması gerekir, çünkü serbest radikallerin aynı zamanda apopitozis dediğimiz işe yaramayan hücrelerimizin ölmesinde ve mikroplarla savaşta görevleri vardır. Çok yüksek antioksidasyon da istediğimiz bir şey değil yani.

İnflamasyonu azaltır

İnflamasyon vücudunuzun hasara karşı oluşturduğu yanıttır. Kısa vadede bu tepki koruyucuyken sürekli hale gelirse yani kronikleşirse vücudumuza zarar vermeye başlar.

Glutatyon, inflamasyon sürecinde etkili olan nüklear faktör kappa gibi molekülleri bastırır. Geçirgen bağırsak, fibromiyalji gibi kronik inflamasyonla karakterize hastalıklarda glutatyon desteği almak inflamasyonu azaltarak tedaviye yardımcı olur.4

Karaciğer yağlanmasında hücre hasarını azaltır

Karaciğerdeki hücre ölümü -alkole bağlı olsun veya olmasın- glutatyon dahil antioksidanlardaki eksiklikle daha da kötüleşebilir. Glutatyonun, kronik yağlı karaciğer hastalığı olan bireylerin kanındaki protein, enzim ve bilirubin düzeylerini iyileştirdiği gösterilmiştir.

Çalışmalar, karaciğerde yağlanması olan kişilere intravenöz olarak yüksek dozlarda verildiğinde, glutatyonun, en etkili olduğunu gösteriyor. Ayrıca karaciğerde hücre hasarının bir belirteci olan malondialdehitte azalmalar gösterildi.

Kilo vermeye yardımcıdır

Yaş aldıkça daha az glutatyon üretiyoruz. 20 yaşından sonra glutatyon üretimi her 10 yılda %10 azalır. Baylor Tıp Fakültesi‘ndeki araştırmacılar, yaşlı bireylerde kilo yönetimi ve insülin direncinde glutatyonun rolünü keşfetmek için hayvan ve insan çalışmalarının bir kombinasyonunu kullandılar. Çalışma bulguları, düşük glutatyon düzeylerinin daha az yağ yakımı ve vücutta daha yüksek yağ depolaması oranları ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Yaşlı bireylerde glutatyon düzeylerini artırmak için diyetlerine sistein ve glisin eklenmiş. 2 hafta içinde yükselen glutatyon, insülin direncini ve yağ yakımını iyileştirmiştir.

Çünkü vücudumuz toksinleri yağ dokusunda hapseder.

İnsülin direnci ve Diyabetin kontrol altına alınmasında yardımcıdır

Bu konuda yukarıda bahsettiğimiz kronik oksidatif stres ve inflamasyon süreçlerinin kısır döngüler oluşturması söz konusu. Kronik stres ve inflamasyonun insülin direncine sebep olabileceğini biliyoruz. Aynı şekilde insülin direnci ve tip 2 diyabette aşırı insülin salınması ile inflamasyonun tetikleyebileceği bir diğer gerçek.

Bu kısır döngüleri kırmak için yapmamız gereken şey ise kilit noktayı bulmak. İnflamasyonun azaltılması daha az acıkmanıza uzun vadede daha az beslenmenize ve tedaviye katkı sağlamanıza yardım eder.

Uzun süreli yüksek kan şekeri, düşük glutatyon düzeyleri ile ilişkilidir. Bu durum, oksidatif strese ve doku ve sinir hasarına yol açabilir. Bir çalışma, glutatyonun öncülleri olan sistein ve glisin ile diyet takviyesinin glutatyon düzeylerini arttırdığını ve kan şekeri seviyelerine rağmen, dokudaki hasarın azaldığını gösterdi.

Periferik arter hastalığı olanlarda dolaşımı iyileştirir

Periferik arter hastalığı, periferik arterler plakla tıkandığında ortaya çıkar. En sık bacaklarda görülür. Yapılan bir çalışmada 5 gün boyunca bir gruba günde 2 kez damardan tuzlu su, diğer gruba glutatyon verildi ve her iki grup hareketlilik açısından analiz edildi. Glutatyon alan gruptakilerde dolaşımın iyileştiği ve daha uzun mesafelerde ağrısız yürüme yeteneğinin arttığı gösterildi.

Otoimmün hastalıklara karşı savaşmaya yardımcı olur

Otoimmün hastalıkların neden olduğu kronik inflamasyon oksidatif stresi artırabilir. Bu hastalıklar arasında romatoid artrit, çölyak hastalığı ve lupus bulunur. Güvenilir bir araştırmaya göre glutatyon, vücudun immünolojik yanıtını düzenleyerek oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olur. Otoimmün hastalıklar, belirli hücrelerde mitokondrilere saldırır. Glutatyon, serbest radikalleri ortadan kaldırarak hücre mitokondrisini korumak için çalışır.

Kas performansını artırır

Araştırmalar artan glutatyon düzeylerinin kas hasarını azalttığını, kas kuvveti ve dayanma gücünü artırdığını ve metabolizmayı yağ depolamadan kas yapımına kaydırdığını göstermektedir.

Glutatyon tedavisi aşağıdaki durumlarda kullanılabilir:1,2,3,4,5,6,7

  • Fiziksel performansı artırmak
  • Kronik yorgunluk, uykusuzluk, ağrı ve fibromiyalji semptomlarını azaltmak
  • Anti-aging
  • Cilt lekelerini açmak
  • Bağışıklık sistemini güçlendirmek
  • Zayıflama rejimlerine destek olmak
  • Kalp ve damar sağlığını desteklemek
  • Kanser tedavilerinde yan etkileri azaltmak
  • Saç dökülmesi ve tırnak kırılmasında
  • Alerjik ve romatizmal hastalıklarda tedaviyi desteklemek
  • Parkinson, Multipl Skleroz gibi nörodejeneratif hastalıklarda yorgunluğu azaltmak ve rehabilitasyonu kolaylaştırmak
  • Yaşlılarda yaşlılığa ve emilim bozukluklarına bağlı semptomları azaltmak için kullanılır.

Kaynak: https://rezancezan.com/saglikli-ve-uzun-bir-yasam-icin-glutatyon/